Sonuç: “Tarih Bilmecesi”nin Şifrelerini Çözerken

Dr. Steve Best

 Hayvan Bakış Açısı Kuramı/VI.-Son Kısım

“Bir evrimsel strateji olarak sömürü, zamanını doldurdu”.

Colin Tudge

Hayvan bakış açısı, genel olarak insanın biyolojik ve sosyal evrimini baskıcı  kültürlerin, sosyal hiyerarşilerin, ekonomik ve  politik eşitsizliklerin ve asimetrik iktidar sistemlerinin kökenleri, dinamikleri ve gelişimini ortaya koymak gibi önemli yeni tarzlarda aydınlatmaya çalışır. Hayvan bakıç açısı sayesinde;  nefret, hiyerarşi, şiddet, savaş, kölelik, ırkçılık, ataerkillik, sömürgecilik, Anti-semitizm ve Soykırım deliliğinin kökenleri hakkında önemli dersler öğrenebiliriz. Diğer tarihi yaklaşımlarla elde edilemeyen perspektifler ve öngörüler sağlayarak hayvan bakış açısı insanın hayvanları egemenliğine almasının insanın insanı baskı altına almasına nasıl bağlı olduğunu analiz eder, büyük ölçekli hayvan katliamı ve hayvan sömürüsünün çevreye olan zararlarını  aydınlatır.

Hayvan bakış açısına göre türcülük ilk hiyerarşi ve baskı biçimiydi; diğer baskı, iktidar ve  şiddet biçimlerinin temelini türcülük hazırladı. Hayvanların evcilleştirilmesi ve sömürülmesinin diğer iktidar sistemleri için ne denli önemli olduğu görüldüğü zaman Marks’tan alıntı yapmamız gerekirse, “tarih bilmecesi”nin çözümü komünizm değil hayvan bakış açısı teorisi olduğu söylenebilir, çünkü bu bakış açısı hümanizmin karanlık lensleriyle görülemeyen ya da bilinemeyen problemleri aydınlatır. Ayrıca hayvan bakış açısı sınıf kategorisinin içini doldurur; sınıfın toplumsal cinsiyet ve ırk  olmadan boş bir kategori olması gibi,  tür olmadan da sınıf kategorisinin içi boştur; çünkü kapitalizm bütün zamanların en kapsamlı kölelik sistemine kök salmıştır.

Ataerkillik, sınıf, devlet, ırk vb.nin kökenleri ve dallarının haritasını önümüze çıkaracak çeşitli kuramsal perspektiflere sahip olmak önemli olsa da hayvan bakış açısı birkaç istisna dışında görmezden gelindi. Hayvan incelemeleri alanında görülen gelişmeler bu gerçeği değiştiriyor  ama gene de bu alanda görülen pozitivist, skolastik ve burjuva çerçeve hem doğa hem de dünyayı hasta eden oluşumlara dair derin içgörüler elde etmenin önünde bir engel. Hayvan bakış açısı bu streil, kopuk, apolitik hayvan etiğinin ve aslında bütün “hayvan incelemeleri” alanının, steril, sözde radikal “eleştirel hayvan incelemeleri” alt disiplinini yenmeyi amaçlıyor. Hayvan bakış açısıyla yazılan tarih, sömürülen hayvan türlerine destek vermesi anlamında dünya  işçilerini uyandırmak, güçlendirmek ve birleştirmek isteyen  Marks’ın tarih ”bilim”inden daha nötr ya da objektif değil. Tersine; hayvan bakış açısı, hayvan özgürlüğünün devrimci potansiyelini keşfedip uluslaraşırı kapitalizmi ve her türden baskıya karşı mücadeleleri kapsayan bir total devrim politikasını savunuyor. Nihai hedef; özgürlüğü, yaratıcı etkinlikleri, çeşitliliği ve özerkliği bir kenara atan bütün baskıcı ve  işlevsiz kalmış hiyerarşik sistemlerinin ortadan kaldırılması.

Hayvan bakış açısı, hayvanların bizim varoluşumuz ve bir bütün olarak gezegen için, insanların türcülüğün deli gömleğini giydiği sürece nadiren kavrayabileceği anlama  odaklanır. Hayvan bakış açısı insanlar ve hayvanların özgürlüğü ve mutluluğunun birbirinden koparılamayacak şekilde birbirine bağlı olduğunu söyler, insanların hayvan yaşamlarını modern toplumların niteliği olduğu üzere kitlesel ve küresel ölçekte ihlal ettiği zaman meydana gelen acı sonuçlarının altını çizer. İnsan özgürlüğünün hayvan özgürlüğünden  koparıldığı sürece nasıl akıl dışı olduğunu ve böylece hümanizmin kendi mantıksal çelişkilerinin altında ezilerek çöktüğünü belirtir. Hayvan bakış açısı, insanın hayvanlar üzerindeki egemenliğinin inceden inceye insanın insanı ezmesine bağlı olduğunu analiz eder ve ardından insanlar kendi kaba türcü kimliklerini kınayıp reddedene ve gezegen üzerindeki milyonlarca başka yaşam formlarıyla tevazu ve uyumla yaşamayı öğrenene dek barışçıl/huzurlu, adil ve sürdürülebilir toplumlar kuramayacağını gösterir.

Her ne kadar çok kabul edilmese de hayvan bakış açısı eleştirel teori ve radikal politika için de yaşamsal bir perspektif sunuyor;bu bakış açısı; insan tarihi, hiyerarşinin kökenleri ve dinamikleri ( ataerkillik, kölelik ve ırkçılık), savaşın/şiddetin gezegenin her bir yanına yayılmışlığı, toplumsal ve ekolojik krizler, ve yaşanabilir bir gelecek için gerekli koşullarla ilgili benzersiz öngörüler elde etmemizi sağlayabilir.  Eleştirel sosyal teori,  hayvan bakış açısıyla son derece zenginleşirken modern dünyada hayvan sömürüsünün kapitalist  çıkar ve büyüme hedefleriyle nasıl sürdürüldüğünü, şirket menfaatlerine hizmet eden despot bir devlet aygıtı ile nasıl işlevini yerine getirdiğini ve şiddete başvurarak muhalifleri bastırdığını; araçsal mantık ve yabancılaştırma mekanizması içerisinde doğayı, hayvanları, toplumu ve insan yaşamlarını  nesneleştiren araçsal rasyonalite ve baskıcı tekniklerle içiçe olduğunu anlamak için hayvan bakış açısı, eleştirel  bir toplumsal teoriye ihtiyaç duyuyor.

Hayvan bakış açısı; sınıf, ırk, toplumsal cinsiyet ve çevre optikleri için son derece önemli. Ancak  az sayıdaki hayvan incelemeleri kuramcısı bu sosyal perspektifi kendi analizlerine katarken hümanist  yaklaşımlar- liberal, geleneksel, Marksist, anarşist, feminist ya da  sömürge dönemi sonrası olsun- nadiren hayvan bakış açısından bakıyor; bazen bununla dalga geçiyor, çoğu kez farkında bile olmuyorlar. Genel anlamda sosyal dinamiklere ek olarak hayvan bakış açısı radikal ekoloji tarafından dile getirilen çevre krizlerini sebeplerini ve özünü de aydınlatıyor.

Ama hayvan haklarını savunanlar sadece insanlar tarafından ezilen bütün hayvanların menfaatlerini temsil etmiyor, ayrıca –bunun farkında olsalar da olmasalar da- dünyanın ve insanlığın iyiliği için de çalışıyorlar; çünkü, insan sağlığı ve tıbbını ilerletmeye çalışır, gelişmemiş ülkelerde açlığı azaltmak için uğraşır, (tarım ticareti ve büyükbaş hayvancılık endüstrisi tarafından yerinden yurdundan olan çiftçiler gibi) insanlar  için sosyal adaleti savunur ve sosyal hiyerarşileri bozup hümanizmin ötelerine ciddi bir sıçrama yaparak moral bilinci geliştirmeye çalışırken hayvan özgürlüğü ve veganizm, küresel ekolojik krizi çözme konusunda ciddi bir takım  çözümlemeler ortaya koyuyor. Bu hareketler  insanların psikolojik olarak evrim geçirmesi, diğer türler ve dünyayla uyum içinde yaşamaları, yaşanabilir bir geleceği inşa edebilmeleri için gerekli ahlâki gelişim sürecinin savunmasını yapıyor. İnsanların hayvanları maruz bıraktığı korkunç olaylar kaçınılmaz olarak geri tepiyor, insanın varoluşuna zarar veriyor. Hayvanların sömürülmesi küresel ekolojiye, sayısız türe, insanın geleceğine çok ciddi bir tehdit oluşturuyor; durum artık daha karanlık, daha kötü görünüyor.

Bu yüzden hayvan bakış açısı öncelikle insanların  kendinden başka bir grubun menfaatlerini temsil etmek üzere kullanılması anlamında benzersizdir, dar görüşlü ve bir çok parçaya bölünmüş kimlik politikalarının özünden oldukça farklı bir şey bu. İkinci olarak; bir paradoks olsa da hayvan bakış açısı eğer zengin bir holistik bağlamda geliştirilirse insanları ezilmekten, acı çekmekten ve tehlikeden koruyabilir. Buna ek olarak tam ve uygun bir açıdan hayata geçirildiği zaman hayvan bakış açısının bütün bakış açıları kuramlarından çok daha kapsamlı olduğu görülebilir; çünkü hayvan bakış açısı teorisi insanlığı, hayvanları ezen ve  dünyayı ve bütün ekolojik sistemleri mahveden bütün işlevi bozulmuş teknolojik, ekonomik, politik, legal ve sosyal sistemleri ele alıyor.

İnsanın ve diğer hayvanların beraber evrim geçirmesini anlamadan; sistemik psikolojik, sosyal, ekolojik krizler ve türcülük,  hayvanların evcilleştirilmesi, tarım toplumunun yükselişi ve “uygarlığın” “Güçlü Olan Haklıdır” psikozunu kavramadan yeterli bir tarih, hiyerarşi ve iktidar, toplumsal organizasyon ve değişim kuramı formüle edemeyiz. Hayvan bakış açısı olmadan insan çatışmalarını, savaş dinamiklerini, şiddetin ve soykımın patolojisini, insanların birbirine ve doğaya yabancılaşmasını, günümüzde yaşanan ve başlangıç olarak şirket tarımcılığı ve küresel büyükbaş hayvan endüstrisinden meydana gelen ekolojik krizi yeterince anlayamayız. Ve eğer yaşamakta olduğumuz krizin temel sebeplerini anlayamazsak, o zaman bu krizleri kesinlikle çözemeyiz; kendimiz ve bütün yaşam biçimleri için gezegenimizde daha iyi bir kültür, daha iyi bir insanlık  ve daha iyi bir gelecek oluşturamayız.

Çev.Cem

Bir Cevap Yazın

Please log in using one of these methods to post your comment:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.