Dr. Melanie Joy
Bugünlerde bazı eleştiriler “insancıl” et yemenin meziyetlerini ilan eden, “sürdürülebilir” et yemenin etik tarzını savunanlardan ya da ne olursa olsun hayvan eti yemenin beslenme anlamında gerekliliği konusunda ısrar edenlere kıyasla veganlara daha çok çaresizlik hissi veriyor. Öfkeli veganlar yıllar boyu çevre, insan sağlığı ve hayvanlar üzerinde hayvancılığın etkisi konusunda farkındalık yaratmaya yönelik çalışmalara rağmen aynı argümanların et yemeyi savunmak için kullanılmasına içerliyor.
Ancak bu türden bir savunma biçimi, veganizm savunuculuğuna rağmen değil aslında onun sayesinde halk arasında kendine böyle bir yer edinebildi. Etten yana argümanlarda görülen yeni dalga aslında gücü artan vegan hareketin ortaya koyduğu gerçek bir tehdite karşı gücünü kaybeden etçil savunma çalışmalarının bir parçası. “Mutlu et”, “paleo dieti”, ve “lokavorizm” toplumun et, süt, yumurta yeme etiğini incelemeye olan isteğinin bir işareti. Bu yaklaşımlar insanların çevreye, sağlığa ve hayvanlara yönelik samimi bir ilgisi olduğunu gösteriyor. Ama aynı zamanda baskın et yeme kültürünün vegan etiği kabullenmeye nasıl dirennç gösterdiğini de yansıtıyor. Etten yana yeni argümanlar veganizmin popülerlik kazanması sonucunda meydana gelen karnistik bir tepki aslında, veganlar ve vegan olmayan insanlar daha insancıl ve adil bir toplumda yaşamak için bu argümanları anlamak zorunda.
Karnistik Geri Tepme
Geri tepme, baskın menfaatlerin kendi gücüne yönelik tehditlere verdiği savunmacı ve çoğu kez bilinçsiz bir tepkidir. Karnistik geri tepme; et, yumurta, ve süt ürünlerini üreten ve tüketenlerin karnizmin istikrarının bozulmasına verdiği bir tepkidir.
Başka bir yazıda karnizmi bizi belli hayvanları yememiz için koşullandıran görünmez bir inanç sistemi ya da ideoloji olarak tanımlamıştım. Hayvan yemek hayatta kalmak için bir gereklilik arzetmez, bir seçimdir ve seçimler hep inançlardan meydana gelirler. Bu sebeple, yemek masasına kendi seçimlerini getirenler sadece veganlar ve vejetaryenler değildir. Karnizm gibi ideolojiler şiddet etrafında organize olduğu ve insanların temel değerlerin ihlal ettiği için, bu ideolojiler normalde kendilerini desteklemeyecek insanların katılımını sağlamak için bir dizi sosyal ve psikolojik savunma mekanizmaları kullanmak zorundadır. Çoğu insan hayvanları önemser ve onlara zarar vermek istemez, ama hayvanlara zarar vermeden hayvan yemek imkânsızdır. Bu yüzden karnizm insanlara en öncelikle nasıl hissetmemeleri gerektiğini öğretir.
Karnizmin birincil savunma mekanizması, inkârdır; eğer bir problem olduğunu inkâr edersek o zaman o konuda bir şey yapmak zorunda değilizdir. İnkâr, görünmezlik aracılığıyla ifade edilir; sistemin kurbanları gözden uzak tutulur, böylece insanların bilinç alanının uygun şekilde dışında bırakılırlar. Karnizmde kurbanlar sadece çevre ve hayvanlar değildir; et tüketen insanların fiziksel ve psikolojik refahları da karnizmi belirleyen vahşi şiddete izin vererek tehlikeye atılır. Internetin gelişmesi ve veganlar sayesinde karnistik görünmezlik etkin bir biçimde zayıflatılmış bulunuyor. Bu sebeple sistem ağırlıklı olarak ikinci savunma mekanizmasına yüklenmeye başladı: yani meşrulaştırmaya. Bir çok meşrulaştırma metodu bulunuyor: hayvan yemek normaldir, hayvan yemek doğaldır, hayvan yemek gereklidir, gibi. Karnistik geri tepmenin bir parçası o halde sistemin kendini savunma mekanizması olarak inkârdan meşrulaştırmaya doğru manevrada bulunması olarak düşünülebilir. Bir çok insan hayvan ticareti ile ilgili gerçekleri artık inkâr edemiyor, bu yüzden et, süt, yumurta endüstrileri tüketicilerin böyle bir gerçeğe rağmen bu ürünleri tüketmelerini sağlayacak sebepler bulmak zorunda.
Neokarnizm
Ortalık çeşitli karnistik meşrulaştırmalarla dolup taşsa bile bunlardan üçü ön planda, bu üç meşrulaştırma biçimi tüketici trendlerini ve sosyal gündemleri yansıtıyor. Bu dominant meşrulaştırmalar yeni ideolojilere dönüşmüş bulunuyor; bunlar, elbette bir raslantı olmayarak, az önce söz edilen üç gerekçenin (normal, doğal ve gerekli) etrafında organize oluyor. Neokarnizm adını verdiğim bu yeni ideolojilerin ana hedefi veganizmi geçersiz kılmak için karnistik meşrulaştırmalar yani rasyonel argümanlar sağlamak- bunu özellikle vegan argümanın üç temel damarı olan hayvan refahı/hakları, çevre ve insan sağlığı konusunu geçersizleştirerek yapmak.
Klasik karnizm gibi neokarnizmler de gücünün çoğunu kendi görüşlerini ideolojik olarak yapılandırılmış ifadeler değil de nesnel gerçeklermiş gibi göstererek elde ediyor. Ancak klasik karnizmden farklı olarak- klasik karnizmde hayvan ticareti/tarımı pratikleri ve etiği büyük oranda incelenmemiştir – neokarnizmler hayvan yeme eylemini kendi analizlerinin bir parçası haline getirirler. Yani; “evet, hayvan yemenin etik anlamları üzerine uzun uzun düşündük ve en akılcı çözümün hayvan yememek değil, onları yeme biçimimizi değiştirmek olduğu sonucuna vardık” der gibidirler. Neokarnizmler, hayvan yemenin normal, doğal ve gerekli bir şey olduğun öne sürerek veganizmin temel ilkelerini geçersiz kılmaya çalışır- ve bunu özellikle hayvan yemenin geçerli olup olmadığını sorgulamaya başlamış vicdanlı tüketiciler üzerinden yaparlar.
Şefkatli Karnizm: Hayvan Yemek Normaldir
Şefkatli karnizm hayvan refahı meselelerine dikkat çeker. Bu yaklaşıma göre hayvan refahı önemli bir mesele olsa da veganizm aşırılıktır ve bu yüzden de pratik bir niteliği yoktur. O yüzden “insancıl” et (“mutlu”) yemek hiç et yememekten daha iyidir. Hayvanları umursayıp ayrıca onları yemenin sebep olduğu ahlâki ikilemi çözmenin yolu ılımlı davranmaktır- karnistik normdan pek de uzaklaşmamaktır- kendilerine iyi davranılmış, iyi bakılmış hayvanların etini, sütü, yumurtalarını yemektir.
Ancak buradaki sorun, bazı anlarda şefkatli karnizm veganizme doğru bir adım olarak görülse bile çoğu kez tam tersinin gerçek olması: “mutlu et” yemek insanın vicdanını artık veganizimn anlamlı bir alternatif olarak düşünülmeyeceği bir noktaya dek hafifletir. Dahası, şefkatli karnizm çoğunlukla felsefedir; ABD’de tüketilen etin %99’u Konsantre Hayvan Yemleme tesislerinden geliyor, bu yüzden insanların “mutsuz et” ten kaçınması neredeyse imkânsız, oysa et yemekten vazgeçmek öyle değil. Şefkatli karnizm temelde “insancıl et” yemenin imkânsız olduğu durumlarda “insani olmayan et” tüketilmesini onayladığını söylüyor bize.
Ekokarnizm: Hayvan Yemek Doğaldır
Ekokarnizm çevre meselelerine odaklanır. Ekokarnizme göre esas sorun hayvan ticareti değildir, endüstriyel tarımdır. Ekokarnizmin çözümü o halde hayvan yememek değildir, “sürdürülebilir” biçimde yetiştirilen ve öldürülen hayvanları yemektir. Bunun anlamı da küçük ölçekli yerel çiftliklere sahip olmak ve hayvanları orada öldürmektir.
Ekokarnizm veganizmi bir çok şekilde yıpratmaya çalışıyor. Öncelikle veganizmin doğal ve sürdürülebilir olmadığını söyler. Ekolojik anlamda sorumsuz/sürdürülebilir olmayan üretim metodlarına dayalı işlenmiş özel gıdalar tüketen veganlara odaklanır. Ekokarnizm insanların hayvan öldürmekten tiksinmesinin modern bir saptırma olduğunu; veganizmin orta üst sınıf şehirli insanların ve banliyöde yaşadığı halde yumuşayan ve doğadan kopan insanların ortaya çıkardığı bir hareket olduğunu öne sürer. O halde çözüm, köklerimize ve yiyeceğimizin kaynağına dönmektir.
Ekokarnizmin bazı kritik sorular soran argümanlarında önemli tutarsızlıklar var. Öncelikle bir çok vegan sürdürülebilir beslenme biçimlerine destek veriyor. Ayrıca neden öldürme dışındaki alternatifler ciddi ciddi göz önüne alınmıyor? Ekokarnizmin sürdürülebilirliği hedef edinmemesi neden peki? Daha önemlisi, insanların öldürmeye gösterdiği hassasiyet neden ahlâki evrimin bir işareti değil, neden zayıflığın işareti? Endüstriyel bir dünyada yaşayan insanların diğer insanları ya da hayvanları hayatta kalmak için öldürmek zorunda olmaması nedeniyle öldürme eylemi artık etik bir boyut kazandı. Başkalarına zarar vermeye karşı daha hassas olma sebebimiz belki de bağlantımızın kopmuş olmasından değil, belki daha çok bağlantı halindeyiz- kendi ahlâkımızla ve diğerleriyle daha çok bağ var aramızda. Ekokarnizm çerçevesinde bir çok psikolojik ve ruhsal geleneğin mental sağlığımız ve ahlâki gelişimimiz için çok önemli olduğunu öğrettiği empati ve şefkat elde edilmesindense aşılması gereken nitelikler olarak görülüyor. Bu türden bir empati bozulması, travma sonrası stres bozukluğu tanısı kabul edilmeden önce ordunun yaralı askerlere olan yaklaşımına benziyor; insan öldürmeleri sebebiyle strese giren askerlerin zayıf bir ahlâki karakteri olduğu düşünülüyordu, psikiyatrik protokole ise bu askerler katılaşmalıydı, böylece ölüm tarlalarına dönerek işlerini yapabileceklerdi.
Biyokarnizm: Hayvan Yemek Gereklidir
Hayvan yemenin gerekli olduğunu ileri süren ideoloji, yani biyokarnizm ekokarnizmle temas halindedir, ama biyokarnizm çevre olarak hayatta kalmaya değil insana odaklanır. Biyokarnizmi savunanlar eski veganlar ya da vejetaryenlerdir, bu insanlar bir takım sağlık sorunlarından sonra yeniden hayvan yemeye başlar. Biyokarnizmin mesajı, hayvan yemek gerekli bir eylem olduğu için veganizm etiği üzerine düşünmenin anlamsız olduğudur, hayvan yemek gerekli olduğu için etik çerçevenin dışındadır; yaygın bir felsefe ve pratik olarak veganizm imkânsızdır. “Vejetaryen Miti” gibi kitapların popülerliği veganizme ve vejetaryenizme karşı geri tepmelerin ironik örnekleridir, ironiktir çünkü et mitlerine meydan okuyanlar da bu hareketler olmuştur.
Biyokarnizm veganizmin sağlıksız olduğunu kanıtlamak için tıbbi bir takım iddialarda bulunur. (statükoya meydan okuyanların patolojize edilmesi nadir yaşanan şeyler değildir; örneğin erkek egemenliğine karşı çıkan kadınlara bir zamanlar “histerik” teşhisi konuyordu). Veganizme karşı çıkarken “hepobur avcı insan” argümanına dayanılır, bu ise insan tüketim örüntülerinin prototipidir. Ancak biyokarnizm insan fizyolojisi için insan tarihine değil karnistik tarihe bakar. Avcı torunları yerine neden meyve yiyen atalarımıza bakmıyoruz? Dahası, biyokarnizm ADA/Amerikan Diyet Birliği’nin resmi bildirisine de karşı çıkar. ADA vejetaryen beslenme biçimlerinin besinsel anlamda hayvan temelli beslenme biçimlerinden daha sağlıklı olabileceğini söylüyor. ABD Tarım Bakanlığı ise vegan beslenme biçiminin geçerliliğini kabul ederek gıda rehberi piramitinin en son versiyonunda “et” terimin “protein”le değiştirmiş bulunuyor.
Bir Tema Üzerine Çeşitlemeler
Ancak neokarnizmler aslında bir tema üzerine çeşitlemelerden ibaret, klasik karnizmi mümkün kılan aynı paradoksal mentaliteye dayanıyorlar. Örneğin, şefkatli karnizmi savunanların çoğu sadece tadı iyi olduğu için altı aylık bir golden retrieverın öldürülmesini onaylamaz, aynen ekokarnizmi savunanlar küçük ve yerel çiftliklerde yetiştirilip öldürülmüş atları tüketmeyi savunmaması gibi. Biyokarnizmi savunanlar da bütün etlerin besinsel gerekliliği konusunda ısrar etmezler, yalnızca domuz, tavuk, inek, balık gibi “yenebilir” hayvanlardan elde edilen etlerin gerekliliği konusunda ısrarcıdırlar. (aslında tüketilen hayvan cinsi kültürden kültüre değişir, yalnızca seçilen hayvanlar yenilebilen hayvanlar olarak sınıflandırılır.) yani ideolojiler değişebilirse bile karnistik ideolojiler olduğu gibi kalır.
Düşünceler mi, İdeolojiler mi?
Neokarnizmin yalnızca nasıl yemeli konusunda bize birşeyler söyleyen düşünceler değil de karnizmi sürdürmek için oluşturulmuş savunmacı ideolojiler olduğunu nasıl bilebiliriz? Bu sorunun cevabı hem içerikte-düşüncelerin kendisinde- hem de süreçte-düşüncelerin birbiriyle kurduğu bağda-yatıyor. Neokarnizmlerin içeriği hayvan yeme konusunda akıl dışı bir argüman koyuyor ortaya, neokarnizmlerin süreci de bu düşüncelerin savunması bir biçimde aktarılma eylemini ortaya çıkarıyor.
Neokarnizmler rasyonellik görüntüsüne bürünmüş meşrulaştırmalardır: hayvan yeme konusunda gerçek sebebi göstermek yerine mantıklı gelen sebepler gibi görünürler. Gerçek sebep ise insanların yiyecek olarak düşünmeyi öğrendikleri canlılara karşı davranış tavırlarını belirleyen şiddet dolu bir ideolojinin işbaşında olmasıdır, insanlar böylece bilmeksizin normalde ahlâken yanlış bulacakları bir konuda istisna yapmayı öğrenirler. Günümüzde insanların çoğu hayvanların hakları olduğuna ve zarar görmekten korunmayı hakettiklerine inanıyor; bu anlamda hayvanları meşru müdafaa dışında bir sebeple öldürmek ne meşrudur ne de rasyonel bir seçenektir. (biyokarnizm seçeneğinde de öldürme konusunda herhangi bir alternatif arayışı ya da en azından görülen zararın azaltılması için gayret gösterilmesi gibi olasılıklar söz konusu değildir).
Neokarnizmlerin akış süreci, amaçları aracılığıyla görülebilir: her bir argümanın amacı kendini veganizme dahil etmek değil ona karşı kendini savunmaktır. Argümanlar konunun daha fazla incelenmesi konusunda ya da öldürme seçeneğine karşı alternatifler aranması gibi konularda herhangi bir açık kapı bırakmaz. Diyaloğa çağırmaz; veganizmi anormal, doğaya ters, gereksiz bir şey olarak geçersizleştirerek diyaloğu bitirmeye çalışır. Bu süreç nüanslı ve esnek bir açıklık yerine siyah beyaz ve kaba bir tepkiciliği yansıtır- sağlıklı bir süreç ise insanın kendi varsayımlarını ciddi anlamda inceleme, ayrıca başka perspektiflere tanık olup geçerliliklerini kabul etme konusunda yüreklendirir. İlkeleri insanların temel değerlerine ters olan ideolojiler insanların kendi değer ve pratiklerindeki tutarsızlıkları kavramalarını engellemeye çalışır. İnsanların temel değerleriyle uyum içerisindeki ideolojiler savunmacı bir sürece bağımlı değildir; eğer savunmacı bir tavır söz konusu ise o zaman ideolojik değil bireysel bir savunma söz konusudur).
Vegan Elçiye Zeval Olur
Sosyal bir hareketi savunanları geçersiz kılmak geri tepme olgusunun en belirgin işareti: eğer elçiye zeval olursa o zaman onun mesajının anlamlarını ciddiye almak zorunda kalmayız. Neokarnizmde veganlar aslında çözmeye çalıştıkları sorunlardan sorumlu tutuluyor: hayvan ticaretine son vermek isteyen “radikal” veganlar, “insancıl” çiftçilik metodlarını desteklemediği için problemin sürmesinin ana sebebidir deniyor; çevreye duyarlı veganlar sürdürülemez bir hayat tarzı denerek suçlanıyor, sağlığı önemseyen veganlar ise hasta insanlar gibi sunuluyor.
Neokarnizmler nesnel düşünceler olarak görülürken veganizm sübjektif bir ideoloji olarak kabul edildiği için, vegan argümanlar “önyargılı” damgası yiyor. Veganlar “propaganda yapıyorlar”, herkesi “kendi dinlerine döndürmeye çalışıyorlar”; oysa diğer insanlar “gerçek bilgiler veriyor”, “yalnızca tartışıyor”. Veganizm ve etten yana argümanlarla ilgili bu dengesiz temsiller veganları ve vegan olmayanları hayvan yeme konusunda üretici, verimli ve rasyonel konuşmalar gerçekleştirme fırsatından mahrum bırakıyor.
Neokarnizmleri Kavramak
Neokarnizmler savunmacı ideolojiler olsalar da her biri gene de ciddiye alınması gereken düşünceler koyuyor ortaya: bu devasa karnistik-endüstriyel kompleks içinde bu kompleksi ortadan kaldırmaya çalışırken hayvan refahı konularına nasıl değinebiliriz? Veganların daha sürdürülebilir biçimlerde beslenmesi mümkün mü? Yeni veganların karşı karşıya kaldığı sağlık sıkıntıları neler? Bu konularda farkındalık yaratabilir miyiz, mesela tıp profesyonellerinin veganizme daha çokdestek olmasını sağlayabilir miyiz?
Veganların neokanizmi savunanları ideolojilerin kendisinden ayırt edebilmesi büyük önem taşıyor. Neokarnizmi destekleyenler ideolojilerin çarpıttığı konularla muhakkak ki ilgililer. Bu insanlar komplike bir sistem içerisinde komplike seçimleriyle başa çıkmaya çalışan insanlar sonuçta. Veganlar neokarnizmi destekleyenlerin “ daha az zarar verme”ye olan arzularını desteklemeli, bir yandan da kendi seçimleri üzerinde daha çok ve derinden düşünmeye bu insanları yönlendirmeli.
Neokarnizmler ve Sosyal İlerleme
Sosyal hareketler düz bir çizgide ilerlemez; sosyal değişimler ağırdır, önceden kestirilemez, yanılgılara açıktır. Veganizm toplumsal bilinçte derin bir değişim; kendimizle, diğer canlılarla ve gezegenle bağ kurma biçimimizde ise radikal dönüştürmeler talep eden devrimci bir harekettir. Bu türden bir değişim büyük direnişlerle karşılaşmadan meydana gelmeyecektir. Bu türden direnişler kendini bir çok biçimde ortaya koyacaktır: hayvan sömürülerini koruyan baskıcı kanunlar, karnist propagandanın giderek yoğunlaşması, nahoş gerçeklere çekici çözümler sunduğunu iddia eden yeni ideolojilerin ortaya çıkışı gibi.
Veganlar olarak, hayvan yeme konusunda daha otantik bir diyalog yaratabilmek için neokarnizmleri idrak etmeli ve aydınlatabilmeliyiz. Bu türden bir diyalog büyük oranda talep ettiğimiz davranış ve nitelikleri modelleyecek veganlara dayanıyor- savunmacılıktan uzak durup neokarnizmi savunanların hassasiyetlerini kabul edip geçerli kılmak gerekiyor. Neokarnistler veganların müttefikleri aslında, düşmanımız değiller; onlar karnistik kontinyum içinde bir adım attılar . Onların kendi yiyecek seçimleri üzerine düşünmeye istekli oluşları, daha az zarar vermek istemeleri ise alkışlanmalı. Veganlar neokarnizmleri toplumsal bilinçte bir değişim yaşandığının bir kanıtı olarak, daha iyi bir dünyanın habercileri olarak görmeli.
Çeviri.Cem
Et yiyen birinden et yedigini kanitlamasini istemeli.Bunu seve seve kabul edecektir.Sonra önüne cig et koymali ve bir catal…Sasiracak ve yemeyecektir. Gercekten etcil olsaydi-ilk insan ve diger etcil türler gibi-önündeki eti de cig olarak yiyebilecegini hatirlatin. Tepkisel olmadan sadece kendi davranisina sorular yönelmesini saglayacak sorgulamayi baslatin.Her insan bir cocuktu ve her cocugun hayatinda hayvanin varligina en cok yakinlastigi bir an vardir.Sayfayi hazirlayana bin tesekkür!Saygi ve sevgilerimle…
BeğenBeğen